Admin
AHENK BAYAZIT/MARDİN-Şehirde İslamiyet, Hristiyanlık ve Süryanilik izlerini taşıyan camiler, medreseler, kiliseler ve manastırlar barış içinde yaşamın sembollerinden biri olarak özenle korunuyor. Artuklu Dönemi mimari örneklerinden biri olan Mardin Ulu Cami bugün hala ibadete açık. Temeli 397 yılında atılan ve dünyanın en eski manastırlarından biri kabul edilen Mor Gabriel Manastırı ile Süryani topluluğunun önemli dini merkezlerinden biri olan Deyrulzafaran Manastırı, Mardin’i eşsiz hale getiren ve en çok ziyaret edilen yapılardan. Şehirde yer alan Zinciriye Medresesi (1385), Kasımiye Medresesi (1502), Mor Benham (Kırklar) Kilisesi (6.yy), Mor Mihail Kilisesi (4.yy), Mor Şimuni Kilisesi (6.yy) Meryem Ana Kilisesi (1860) de günümüze kadar gelen eserlerin başında yer alıyor. Süryanice’de ‘sayın’ anlamına gelen Mor kelimesi kilise ve manastırlarda sıkça kullanılıyor.
Tarihsel geleneği günümüze taşıyan, dizi-sinema sektörüne doğal bir plato imkanı sunan Mardin evleri, hiçbir evin gölgesi birbirinin üzerine düşmeyecek şekilde kalenin eteklerinden Mezopotamya ovasına doğru konumlanıyor. Taşların sıcak ve soğukta sertleşmesi sayesinde yazın serin kışın sıcak olan Mardin evleri özgün mimarisi ile dikkat çekiyor. Dar ve sarı renkteki sokakları, birbirinden farklı renklere boyanan evlerin kapıları güzelleştiriyor. Bölge halkı özellikle sıcak aylarda akreplerin evlerinin içine girmesini engellemek için kapısını maviye boyuyor, çünkü akreplerin maviyi ateş rengi olarak gördüğü biliniyor. Mardin’de yaşamın ve kültürlerin renkliliği, çeşitliliği mutfaklara da yansımış durumda. Kente gelenlerin denemeden ayrılmak istemediği lezzetlerin başında kaburga dolması, içli köfte, sembusek, harire tatlısı, menengiç kahvesi geliyor.
