Admin
Bazı bilim insanları bu fikri desteklerken, diğerleri “karanlık oksijen” olarak adlandırılan bu olgunun deniz tabanının ışıksız uçurumlarında meydana geldiği iddiasına itiraz ediyor.
Nature Geoscience dergisinde yayımlanan bu keşif, Dünya’daki yaşamın kökenlerine dair uzun süredir kabul gören varsayımları sorgulattı ve bilim dünyasında hararetli bir tartışma başlattı.
Aynı zamanda, bu polimetalik nodüllerin içerdiği değerli metallerin peşinde olan madencilik şirketleri için de sonuçları önemliydi. Araştırmacılar, patates büyüklüğündeki bu nodüllerin, deniz suyunu hidrojen ve oksijene ayıracak kadar elektrik akımı üretebileceğini yani elektroliz gerçekleştirebileceğini öne sürdü.
FOTOSENTEZ ANLAŞINI SARSIYOR
Bu bulgu, yaklaşık 2,7 milyar yıl önce organizmaların güneş ışığı gerektiren fotosentezle oksijen üretmeye başlamasıyla yaşamın mümkün hale geldiği yönündeki köklü anlayışı sarsıyor.
“Derin deniz keşfi, yaşamın kökenlerini sorgulatıyor,” diye belirtti İskoçya Deniz Bilimleri Derneği (Scottish Association for Marine Science) araştırmayla birlikte yayımladığı basın bülteninde.
DERİN DENİZ MADENCİLİĞİ
Çevreciler, karanlık oksijenin varlığının bu aşırı derinliklerdeki yaşam hakkında ne kadar az şey bilindiğini ortaya koyduğunu ve derin deniz madenciliğinin kabul edilemez ekolojik riskler taşıdığı yönündeki argümanlarını desteklediğini belirtti.
Greenpeace “Pasifik’teki kırılgan derin deniz ekosistemlerine vereceği zarar nedeniyle uzun süredir derin deniz madenciliğinin başlamasını durdurmaya çalışıyor. Bu inanılmaz keşif, bu çağrının aciliyetini bir kez daha gözler önüne seriyor” diyor.
KEŞİF NEREDE YAPILDI?
Keşif, Meksika ile Hawaii arasında uzanan ve madencilik şirketlerinin artan ilgisini çeken geniş bir su altı bölgesi olan Clarion-Clipperton Bölgesi’nde yapıldı.
Deniz tabanında, yüzeyin dört kilometre altında rastgele dağılmış halde bulunan polimetalik nodüller, elektrikli araba pilleri ve diğer düşük karbonlu teknolojilerde kullanılan mangan, nikel ve kobalt gibi metaller içeriyor.
BİLİMSEL ŞÜPHELER
Bulgular bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı; birçok araştırmacı şüphelerini dile getirdi ya da sonuçları tamamen reddetti.
Fransa’nın ulusal okyanus bilimi ve teknoloji enstitüsü Ifremer’de jeokimya araştırmacısı olan Olivier Rouxel de AFP’ye yaptığı açıklamada, “Bu sonuçlar üzerinde kesinlikle bir uzlaşı yok,” dedi.
“Derin deniz örneklemesi her zaman zorludur,” diyen Rouxel, tespit edilen oksijenin ölçüm cihazlarında sıkışan “hava kabarcıkları” olma ihtimaline dikkat çekti.
